23 Haziran 2015 Salı

Civalı Balıklar ve Vücudu Ağır Metallerden Arındırma

Civalı Balıklar ve Temizlenme


Araştırmamızın başında balık ve civa ilişkisine ve hangi balıklarda yoğun bulunduğuna...

Ortalarında diğer civa kaynakları ve civanın zararlarına...

Sonunda ise vücudumuzu olabildiğince civadan hızlı arındırma konularıyla ile ilgili bilgiler bulacaksınız.

Eğer okuduklarından çeşitli sebeplerle rahatsız olup yazıyı bırakmak üzere kalırsanız en sona inip yorumumu okuyunuz lütfen.

Zehirli atıkların karıştığı deniz suyunda biriken ağır metaller önce balıklara, daha sonra insanlara geçiyor. Besin değeri çok yüksek olan ve doktorlar haftada bir tüketilmesini önerdiği balıklardaki bu sorun, insan sağlığını tehdit ediyor. 

Hemen hemen her balıkta cıva kalıntısı vardır. Birçok kişi için balık yemeleri nedenli cıva riski bir sağlık sorunu yaratmaz. Fakat bazı balıklar daha fazla cıva içermeleri nedeniyle sinir sistemine zarar verebilirler. Cıva insanlar için çok zararlı bir ağır metalken balıkları nerdeyse hiç etkilememektedir. Bunun nedeni de balıkların cıvayı metil cıva olarak vücutlarında biriktirmeleridir.

Civa Etkileri : Sinir sistemi bozukluklarına sebep olabiliyor.

Beyin fonksiyonlarına, DNA ve kromozomlara zarar verebiliyor ve bozulmalara yol açabiliyor. 

Spermlere zarar verip, sakat doğumlara ve düşüklere sebep olabiliyor. 

Zehirlenme başta olmak üzere, üreme bozuklukları ve öğrenme bozuklukları gibi ciddi etkileri olabiliyor. 

Ayrıca Alerjik reaksiyonlara, yorgunluğa ve baş ağrısına da yol açabiliyor. 

Dr. Mehmet Öz ''Civa kan dolaşımınıza girdiğinde direkt olarak beyne gider ve sinir sisteminize saldırır. Arıtılmadığında kalıcı nöropsikiyatrik beyin hasarına, çocuklarda öğrenme bozukluklarına, bağışıklık sistemiyle ilgili hastalıklara ve hatta kalpte problemlere yol açabilir. Civa, plütonyumdan sonra ikinci en zehirli madde ve bu yüzden uzmanlar beslenmenizde olabildiğince azaltmanızı tavsiye ediyor. ''

İstanbul civarındaki balıkçılardan alınan farklı türlere ait 30 farklı balık numunesini inceleyen yetkililer, çoğu dip balığı olmak üzere 11 balık türünde kanserojen madde tespit etti. 

Midye, hamsi ve denizalasında (yerli somon) ise sağlığa zararlı civa, kadmiyum, kurşun gibi 3 çeşit kanserojen ağır metal saptandı. 

Örneğin; hamside en fazla 0,3 olması gereken civa oranı 0,735, en fazla 0,05 olması gereken kadmiyum oranı yüzde 0,196 ve en fazla 0,3 olması gereken kurşun oranı yüzde 2,389 çıktı. Analizlerde en çok kurşun oranının yüksek çıkması dikkat çekti.

Uzmanlar, dip balıklarının ve özellikle midyelerin kesinlikle tüketilmemesi gerektiğini söyledi. Dipteki çamurun kirliliğin en son çökeldiği kısım olduğunu ifade eden uzmanlar, dipte beslenen balıkların, besin maddeleriyle birlikte ağır metalleri de bünyesinde biriktirdiklerini belirtti. 

Denizin yüz metrelik üst kısmında yaşayan hamsi, istavrit, uskumru, palamut gibi göçmen balıklara yüzey balığı, daha aşağıda bulunan mezgit, berlam, kefal, levrek, lüfer, barbunya, kalkan gibi balıklara dip balığı deniyor.

Toksik (zehirli) etkili ağır metal denince ilk başta kurşun, kadmiyum, cıva geliyor. Bu maddeler balığı yiyince hemen zehirlemiyor. Zaman içinde birikerek tesir ediyor çünkü ağır metaller vücuttan kolay atılamıyor. Uzun süreli bir tedavi gerektiriyor. 

Körfezlerde kirlilik Var! Marmara ve Boğaz da riskli

Doç. Dr. Nuray Balkıs'ın verdiği bilgilere göre, Marmara ve İstanbul Boğazı'nın tüm dip balıklarını yemek sakıncalı. 

Karadeniz'de zaten kirlilikten dolayı 100-150 metreden derinlikte balık kalmamış durumda. Akdeniz'de de özellikle körfezlerin kirlilik oranı yüksek olduğu için buralarda tutulan balıkların ağır metal oranı yüksek çıkıyor.

  • Doç. Dr. Nuray Balkıs'a göre, tuzlu su balığı gibi lezzetli olmasa da nehir balıkları ve açık denizde kurulan balık çiftliklerinde yetiştirilen somon, çupra gibi balıklar ağır metal riski açısından değerlendirildiğinde daha sağlıklı görünüyor. 

Prof. Dr. Cem Gazioğlu (Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü’nden) “Sanayi bölgelerindeki dip canlıların sağlık açısından tüketilmemesini öneriyoruz.

Dipte yaşayan ve sofralarımıza giren balıklar, barbun, tekir, dil balığı ve kalkan. Midye de yapısı itibarıyla endikatör bir canlı, bir nevi sünger gibi işlev görüyor. Deniz suyunu içine çekip sudaki maddeleri emiyor ve kalanını dışına püskürtüyor.” 

Dr. Murat Kınıkoğlu uyarıyor: Levrekte de çok civa var. 

Tüm dünyada, ucuz ve kokusunun hafif olması nedeniyle en çok çiftlik üretimi yapılan balık çipura, ikincisi de somondur. Çipuranın zararlı arachidonic acid seviyesi daha yüksektir. 

Ton balığı, köpek balığı, kılıç balığı, levrek gibi büyük balıklar; küçük balıkları yedikleri için daha çok civa içerirler. Bu balıkları yemekten kaçının.

Civa dışında ikinci bir toksik madde de dioxin'dir. Pişirmeden önce balığın derisini soyarak dioxin'den kurtulabilirsiniz.''

“Cıva ve metilcıva nedir?” Cıva çevrede doğal olarak bulunur ve endüstriyel kirlenme ile de havaya salınabilir. Cıva havadan aşağı düşer, akıntılar ve okyanuslarda birikebilir ve suda metilcıvaya dönüşür. Balıklar suda avlanırken metilcıvayı içlerine alırlar ve böylece balıklarda birikir. Balığın ne yediğine bağlı olarak bazı tür balıklarda diğerlerinden daha fazla birikir. Cıva düzeyinin değişken olmasının nedeni budur.

Metilcıva miktarı yüksek olan balıkları düzenli olarak tüketiyorsanız zamanla kanınızda birikebilir. Metilcıva vücuttan doğal olarak atılır ancak düzeylerin belirgin bir biçimde düşmesi bir yılı bulabilir. Böylece bir kadın hamile kalmadan önce bile vücudunda cıva bulunabilir. Hamile kalmaya çalışan kadınların da neden bazı tür balıkları yememeleri gerektiğinin nedeni budur.

“Her balıkta metilcıva var mı?” Hemen hemen her balık türünde metilcıva kalıntısı vardır. Ancak, daha uzun yaşamış daha büyük balıklar ve dipte yaşayanlarda en yüksek düzeylerde metilcıva bulunur çünkü biriktirmek için daha fazla zamanları ve daha rahat imkanları olmuştur. Büyük balıklar (kılıçbalığı, köpekbalığı gibi) en büyük riski yaratırlar.

Bunun için Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ile Çevre Koruma Ajansı (EPA) hamile olan, hamilelik planlayan, emziren kadınlar ve küçük çocuklara düşük düzeyde cıva içeren balıkları tüketmelerini ve bazı balıkları da hiç yememelerini önermektedir.

Kadınlar ve küçük çocuklar, balık seçimi ve tüketimi için şu 3 öneriye uyduklarında hem balık yemenin faydalarını görebilir hem de cıvanın zararlı etkilerine maruziyeti azaltmış olurlar.

  • Daha düşük cıva düzeyleri de genellikle kefalde bulunmuştur. Cıva düzeyi sardalya, istavrit, izmarit gibi küçük balıklarda daha iri türlere göre bir miktar daha az bulunmuştur.

Balıklar arasında en çok civa seviyesine sahip olanlar, ton balığı (özellikle akorkinoz), tilefish (bir çeşit levrek), kılıçbalığı, kral uskumru ve köpek balığıdır.

Yüzeyde yaşayan küçük balıklar diğerlerine göre daha az civa içeriyorlar.

Büyük okyanus balıkları bol miktarda ağır metal içerir.

  • Sardalya ve alabalığın civa oranı en düşük balıklardan olduğu belirtiliyor.

  • Yani balık yiyeceksek olabildiğince yüzey balığı olmasına temiz bölgelerden veya çiftliklerden çıkarılmasına dikkat etmemiz gerekmektedir.

Dr. Suat Arusan, diş dolgusunda kullanılan cıvanın da insanları zehirlediğini söyledi. Birçok hastalığın nedeninin vücuda giren cıvadan kaynaklandığını belirtti.

Solunum yoluyla alınan cıvanın 18 yılda sadece yarısının vücuttan atıldığını ifade eden Arusan, amalgam dolguyu sökerken, önlem olarak bazı tedbirlerin alınması gerektiğine vurgu yaptı.

Cıvanın vücutta hangi organda birikiyorsa, orada büyük sıkıntılar oluşturduğunu ve bağışıklık sistemini olumsuz etkilediğini söyledi.

Amalgam dolguda bulunan cıva, en çok beynin hipofiz alanlarına çöküyor. Bu da uyku bozuklukları, unutkanlık ve dikkat eksikliğine sebep oluyor. Cıvanın vücuttan atılması ise 40 yılı bulabiliyor

Amalgam dolgu kutularının üzerindeki uyarı etiketlerinde 'sakat doğumlara ve benzer üreme sistemi bozukluklarına neden olabileceği' açıkça belirtilmektedir.

Zararları : Dr Suat Arusan Ve cıva, kimyasal yapısı itibariyle 22 derece oda sıcaklığı gibi düşük sıcaklıklarda bile buharlaşma özelliğine sahipken; biz onu 37 derece ağız içi sıcaklığına yerleştiririz. Böylece ağızda 1 mm 2 yüzey alanına sahip bir amalgam varken akciğerlere çektiğiniz 1 m3 havada ortalama 17-36 mikrogram cıvaya maruz kalırsınız. Doku girişkenliği özelliği çok yüksek olan cıva, kolaylıkla akciğerlerden kana geçer. İşte burada cıvanın ikinci tehlikeli özelliği devreye girer ki; ağır metaller kanda serbest formda uzun süre kalamaz. Karaciğer ve böbreğin de bağlayıp atamadığı cıva hızlı biçimde doku ve organlara sızar ve burada hasarlara neden olur.

Ayrıca anksiyete, kaygı-endişe bozukluğu, panik bozukluk, nevrotik sorunlar, uyku bozuklukları, migren, kronik başağrıları, vertigo ve depresyon gibi birçok nöropsikiyatrik probleme de neden olur. Defalarca tüp bebek tedavisi görmek zorunda kalmış insanlarda ileri bir incelemede altta yatan faktörün çoğunlukla kronik cıva zehirlenmesi olduğunu üzülerek görmekteyiz. Beyin ve bağlantılı sinir dokuları dışında cıva en fazla kemik iliğine çökmektedir. Bilindiği gibi kemik iliği tüm kan ve bağışıklık sistemi hücrelerimizin üretildiği fabrikadır. Dolayısıyla cıva maruziyeti altında üretilen bağışıklık sistemi hücreleri, ortaya konabilmiş bir dizi reaksiyon sonucu gereksiz yere aktive olur ve antikor üretmeye başlar. Bunun doğal sonucu ise şanslıysanız alerjik hastalıklar, şanssızsanız otoimmun hastalıklar demektir. Otoimmun hastalıklar grubunda tanımlanmış yaklaşık 100 kadar hastalık bulunmaktadır.

Beyin dokusuna çöken bölümünün sinir sistemini bozduğu, kemik iliğine çöken kısmının bağışıklık sistemini sabote ettiği cıvanın bu iki bölge dışında en fazla etkilediği iki organ; karaciğer ve böbrektir.

Yine süt bezlerine de geçebilen cıva, anne sütüyle beslenen bebeklerde maruziyetin devamına neden olmaktadır.

Balığı nasıl yiyelim? Izgara veya buğulama şeklinde yemek gerekiyor. Yağda kızartırsanız, yağdaki yüksek Omega 6, balıktaki Omega 3'e baskın çıkar ve faydadan çok zarar görürsünüz.

Konserve balıklar ne durumda? Balığın, konserve haline getirilmesi bazı özelliklerini yitirmesine neden olur. Yüksek ısıda pişirilen balık; daha sonra tuz, bitkisel yağ ve su içine yatırılır. Konserveleme işlemi A vitamininin yüzde 99'unun, B1 vitamininin yüzde 97'sinin, B6 vitamininin yüzde 59'unun kaybolmasına neden olur. Bu işlem ayrıca; damarlarımız için zararlı olan okside kolesterol yüzdesini de artırır. Bu yüzden, mümkünse taze balık tüketin.

Dr. Murat Kınıkoğlu ''Taze balık bulamayan veya ekonomik nedenlerle balık yiyemeyenler; balıktaki yararlı Omega 3'ü keten tohumundan ve semizotundan alabilirler. Keten tohumu, tüm aktarlarda satılıyor. Aldıktan sonra blendırda bir kez kabaca çevirin. İyice un haline getirmeyin. Bir tatlı kaşığı keten tohumunda 1500 miligram Omega 3 vardır. Balık yemeyenlerin, günde iki tatlı kaşığı keten tohumu yemesi iyi olur. Semizotunu ise salatanıza ilave edebilir, üzerine yoğurt dökerek yiyebilirsiniz. 100 gram semizotunda, 400 mgr Omega 3 vardır. '' 

Environmental Health Perspectives’te yayımlanan bulgular sonrasında

Bitkisel çaylar ve alkolün, balıktan sonra cıva oranı en yüksek gıda maddeleri oldukları anlaşıldı. Şaraptaki oranın biradan daha yüksek seviyelerde olduğu görüldü.
Bitkisel çayları ise nereden aldığınıza özen gösterin ve daha çok dağlar ve köylerden toplanan açıkta satılanları tercih edin.

ÇÖZÜMÜ NEDİR?

Bilim adamlarının tesbit ettikleri 50 bin kadar zararlı madde vücudumuzdaki birçok organımız ve dokumuzda birikme eğilimindedir,bu yüzden "helile" gibi,kişniş,zerdeçal vb. gibi detoks yapan maddeleri kullanmalıyız.

En etkili detoks yöntemi düzenli veya aralıklarla da olsa tutulan oruçtur ve sonrasında yenilip içilen sağlıklı ürünler ile de devamlılığı gerçekleşir.

Mesela bamya( sümüğü sindirim sistemini teflon gibi kaplıyor ve toksik maddelerin emilimine engel oluyor)  ya da arap zamkı (gum arabic) denen akasya ağacının sakızı bağırsaklardaki toksik maddeleri emerek atıyor,bunlar kolaylıkla bulunabilir.[attarlarda(aktarlarda) vs.].Bu noktada önerilen en önemli maddelerden biri de bağırsaklardan  toksinleri absorbe eden (emen) "chlorella" dır(klorella).Chlorella hapları bulunabiliyor.

Son zamanlarda yapılan bilimsel çalışmalarda cıvayı en iyi temizleyenlerden birinin "kişniş" bitkisi

olduğu göserildi.Kişniş özellikle cıva,kadmiyum,kurşun ve alüminyumu temizliyor.Kişnişin taze

yaprakları veya tohumları kullanılabilir.

1-2 ay süreyle kahvaltı sonrasında bir çorba kaşığı kadar kişniş otu tavsiye eden herbalistler var.

Kişniş detoksta neden çok özel bir yere sahip:

Hücre içi cıvayı birçok detoks yapan madde temizlemekte zorlanıyor ancak "kişniş" hücre içinde mitokondrilere,tübüllere,lipozomlara ,hücre çekirdeğine vb. tutunmuş cıvayı detoks edebiliyor.

Cıvayı temizleyen bir başka besin maddesi de yeşil çay.

Detoks yöntemlerini aşırı ve çok sık kullanarak toksik maddeleri hızlıca yerinden oynatmak zararlı olabilir ,mesela hamile ve emzikli anneler bu detoks yapan maddeleri kullanırlarsa kana karışan cıva bebeğe geçer.

Süt ürünlerinde (wheyde) bulunan dallanmış zincirli amino asitler çok değerli detoks etkisine sahip bir başka etken.

Detoks için de önemli olan Omega-3 ü bitkisel kaynaklardan keten tohumundan da alabiliriz.Hem ucuz hem de makul bir kaynak,çünkü bir tatlı kaşığı keten tohumunda oldukça bol Omega-3 var (bir tatlı kaşığı 5-6 gram gelir,bunun % 40 ı yağdır,bu yağın da %55 i Omega-3 tür,yani bir tatlı kaşığı keten tohumu tozunda 1,3 gram kadar Omega-3 vardır,ayrıca bu yağda Omega-9 gibi değerli olan başka yağ asitleri de vardır.), üstelik keten tohumundan korkmaya gerek yok çünkü Ortadoğuda ve birçok ülkede çorba ve yemek yapımında kullanılıyor.Tevratta da geçtiği söyleniyor.

Yeşil yapraklı sebzeler: Klorofil ile karaciğeri ağır metallerin etkilerinden korurlar.

Avokado: Glutatyon içeriği ile karaciğere zarar veren toksinlere karşı etkilidir.

Maydonoz – Maydonoz mutfağımızın vazgeçilmez bir sebzesi olup vüvudumuzdaki ağır metallere güçlü bir şekilde bağlanır ve onları dışarı atar. Etkisinden yararlanabilmek için katı meyve sıkacağından geçirilerek suyunun içilmesi önerilmektedir, böylece sindirim sisteminden emilmesi ve hücresel düzeyde etki edebilmesi daha kısa zaman alacaktır, bu şekilde tadı biraz bozulmakla birlikte geçici bir durum olduğu için katlanılabilir.

Alpha Lipoic Acid – En az C vitamini kadar antioksidan bir maddedir. Ağır metal probleminiz var ise bunu günlük dozların biraz üzerinde aldığınız zaman vücuttan ağır metallerin atılımına katkı sağlayabiilirsiniz. Brokoli, ıspanak, domates ve bezelyede bolca bulunabildiği gibi hazır preparat olarak eczanelerden de temin etmek mümkündür

Chlorella – Bu doğal tatlı su yosunu ağır metal bağlama kapasitesine sahip bol miktarda klorofil içerir. Toz şeklinde alınıp suda eritildikten sonra içilmesi tavsiye edilir.

Zeolit – Volkanik doğal bir mineraldir. Oluşumu yaklaşık 600 milyon yılda gerçekleştiği düşünülen zeolitin bilinen 106 çeşidi vardır. Klinoptilolit formu zeolit ailesi içinde en saf olanıdır ve negatif yükü nedeniyle vücuttaki ağır metalleri kafes şeklindeki yapısı içine hapsederek dışarı atar, yemeklerden önce aç karnına alınan bu %100 doğal maddenin hiçbir yan etkisi yoktur. Özellikle sigara dumanında bulunan kadmiyumun hem erkek hem de kadın üreme hücreleri üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle kısırlık yaptığı bilinmektedir, zeolit ile yapılan çalışmalarda bu ağır metalden kurtulunduğu zaman yumurta ve sperm kalitesinde artışlar tespit edilmiştir. 

Yeşil çay, papatya çayı gibi bitki çayları vücudunuzdan toksinleri atmada yardımcıdır.

YORUM VE ÖZET : Dostum bu yazıda bir sürü doktorun görüşünün alındığı kaynak var ve o bir sürü kaynağın da bir sürü ortak noktası mantıklı ve bilimsel deney tespit ve dayanakları var. 

Ana fikir de asla balık yemeyiniz değil sadece bazı balıkları yiyin yoksa içerdikleri civa özellikle beyine çok zararlıdır ve 40-50 yıl da anca vücutta atılır bazı yollarla bu süre kısaltılabilir. 

Balıklar hakkındaki bu durumlar son 200 yılın durumları sanayi devrimiyle başlayan aşırı sanayileşme ve filtreleme ihmalleri sonrası denizler ve atmosfer yüzeyindeki kirlilik ile ilgili kanıtlanmış belgelere dayalıdır.

Hepimiz idrak ve hazmedemediği bilgiyi önce inkar ederiz bunu hep aklımızda tutalım malum amigdala reaksiyonu. 

Ben de bu konuyla ilk karşılaştığımda açıkçası balığı da çok sevdiğim için hiç işime gelmemiş ve inkar etmiştim sonra yine de araştırmaya başladım haftalarımı aldı ve derlediklerimin çoğu bilimsel raporlu ve doktor görüşlerine dayalı kaynaklardan alındı.

İnkar ve kınama durumlarını da oldukça makul karşılamalıyız
ilk tepkiler genelde hep böyle olur ve ilmi sadece işine gelmese de üstüne düşenler alır... 

Selametle VesSalavatVelFatiha


KAYNAKÇA :

http://www.gazetevatan.com/balikta-buyuk-tehlike--507410-gundem/


http://www.sabah.com.tr/saglik/2011/09/12/ciftlik-baliginda-kalp-krizi-tehlikesi?paging=3


http://www.canersonmez.com/index.php/2013/07/hamilelikte-civa/


http://tipvedin.blogspot.com.tr/2012/09/vucudu-artmakla-detoks-ilgili-birkac_28.html


http://www.posta.com.tr/saglik/genelsaglik/YazarHaberDetay/Yiyeceklerimizdeki-3-tehlikeli-madde---.htm?ArticleID=46174&PageIndex=2


http://www.haber7.com/agiz-ve-dis/haber/736950-agzimizda-zehir-mi-tasiyoruz


http://docdrendertelli.com/agir-metalleri-vucudunuzdan-dogal-yollarla-atin/


http://www.gidahareketi.org/Amalgam-a-Dikkat--2029-haberi.aspx

Sodyum Bikarbonat faydaları & kullanımı

KARBONAT - SODYUM BİKARBONAT KULLANIM TARİFİ
(İngilizce: Sodium bicarbonate - Kimyasal formülü : NaHCO3 )
Eczanelerde: İngiliz Karbonatı, Solvey Karbonatı, Cep sodası, Garra Karbonat gibi isimlerle satılmaktadır.

Her gün 1 çay kaşığı karbonatlı suyu vücudunuzu birikmiş asitten ve bunun sebep olduğu rahatsızlıklardan temizlemek için içebilirsiniz. Bunu yarım çay kaşığı sabah, yarım çay kaşığı akşam 1 bardak suya karıştırıp 3dk bekleyip iyice karışmasını bekleyin sonra tekrar karıştırıp için.Özellikle Mide sorunu yaşayan Yemek sonrasında ağrı çeken ve sindirim zorluğu yaşayan kişiler, bir miktar karbonat ve suyu karıştırıp içerler ise rahatlayacaklardır. 


Kanser, Diabet, MS, Akne, Egzama ve diğer bütün hastalıklar ASİDOZ'DAN KAYNAKLANIR. ALKALİ HALE GELDİĞİNİZDE HASTALIKLARINIZIN HEPSİNDEN ( %99 ) KURTULURSUNUZ.

Kepek sorununu ortadan kaldıran karbonat, aynı zamanda saçlarınız daha kısa sürede temizlenmesini sağlamaktadır. Saçlarınız yıkadıktan sonra karbonat ile masaj yaparsanız kepek probleminden kurtulabilirsiniz. Bademcik problemini ortadan kaldırmak için karbonat ile suyu gargara yapınız.


Eğer Karbonatlı su içmekte zorlanıyorsanız, boş ilaç kapsülleri temin edip içlerine sodyum Bikarbonatla doldurup bol suyla hap olarak içebilirsiniz.
Eğer Tansiyonunuz yüksekse yada hipertansiyonunuz varsa, hazırladığınız karbonatlı suyu tek seferde içmeyin, gün içinde yudum yudum az az içip öyle bitirin yani güne yayarak ve bol alkali su tüketin.

Eğer yüksek Tansiyonunuz varsa yada yaşlıysanız Karbonatlı suyu içtikten sonra Kanape yada yatağa uzanı 10 - 20 dk uzanıp dinlenin. Bazı insanlarda tansiyonda yükselme yaratabilir ama kısa sürer bu.
Kanser hastasıysanız!!!:
Eğer Kanser gibi bir hastalığınız varsa Gidip dijital pH ölçer alıp idararınızı sabah akşam kontrol edip pH ı 8 in üzerine çıkarmanız ve bu seviyede en az 2 hafta tutmanız gerekir. Buna bağlı olarak karbonat içimi günde 5 - 6 çay kaşığı karbonatlı su içmeniz gerekebilir. 1 çay kaşığı karbonatlı suyu bir miktar içip yatağa yada kanepeye uzanıp 360 derece sağa sola dönerek haraket etmelisiniz . Bu haraketleri yaparken ara ara bardaktaki karbonat tüketilmelidir.
Deneyin görün iyi gelip gelmiyeceğini.
Eğer şu zamana kadar çok asidik beslendiyseniz, vücudunuz asit tutmuşsa ishal olup sıvi şeklinde wc'ye çıkarabilirsiniz. vücut biriktirdiği asitleri bir süre atacaktır.

Gaz yapar geğirirsiniz geçer yada gaz olarak alttan çıkarırsınız. 

Sodyum Bikarbonatın Önemi
Tükrük bezlerinin yoğun miktarda karbonat iyonları salgılayarak yediklerimizi alkali yapar. Midemizin çevresi kandan alınan sodyum klorür'le çevrilidir.Sodyum su ve karbon dioksitle birleşerek alkali TUZ yani SODYUM BİKARBONAT OLUŞTURUR. Biyokimyada bu şu şekilde formüle edilir: H20 + CO2 + NaCl = NaHCO3 + HCL. Bundan dolayı midemiz aslında yediklerimizi ALKALİ yapmaktan sorumludur. BRUNNER BEZLERİ (12 PARMAK BAĞIRSAĞINDA BULUNUYOR) yüksek miktarda karbonat salgılayarak yediklerimizin alkali halde sindirilmesini sağlıyor. Pankreasımız Yüksek miktarda Sodyum Bikarbonat salgılayarak mideden gelen asitleri nötralize etmek ve yediklerimizi alkali yapmaktan sorumlu. Karaciğerde safra salgısındada yüksek miktarda karbonat içerir. Bedenimiz çürümemek için (kanser olmamak için) kendisini hep karbonatla alkali hale getiriyor. Böbreklerimizin kendisi karbonat ürettir. Böbreklerimiz kanın pH seviyesini alkali tutmakla sorumludur.

Karbonat, sert Suda bulunan kalsiyum ve magnezyum iyonlarıyla tepkimeye girerek çökelti oluşturur ve Suyun yumuşamasını sağlar. Sodyum karbonat pH dengeleyicisi olarak ta kullanılır.

CO3-- iyonu, Hidrojen iyonlarıyla tepkime vererek çözeltinin asitliğini azaltır (pH değerini artırır).
Karbonat hakkında ileri-geri söylentiler:
http://www.mhrsistanbul.com/node/1935

KONULAR:karbonat faydaları,diş beyazlatma karbonat,karbonat nedir,karbonat ile zayıflama,karbonat diş beyazlatma,karbonat kabartma tozu,ayakkabı kokusu karbonat,pamukçuk karbonat,ayak kokusuna karbonat,karbonat cilt bakımı,karbonatla diş temizliği vs....

Bilinen sodyum tuzlarının bir başkası da, ahçının pasta mayası olan bikarbonattır. Çok arı olduğu zaman, bikarbonat tıpta, fazla mide asitini yansızlaştırmakta kullanılır; midenin hidroklorik asitiyle zayıf bir baz olarak tepkir:
NaHCO3 + HCI ———- NaCI + H2O + CO2
Suyla sodyum karbonattan yapılmış bir hamur, ikinci dereceden yanıkların ilk tedavisinde kullanılır. Karbonat iyonları kalsiyum ve magnezyum iyonlarını çökelttiğinden, sodyum bikarbonat, çoğunlukla suyu yumuşatmada da kullanılır.

* Ağız sağlığı ve diş bakımı için de karbonat çok önemlidir. akşamları yatmadan önce 1'e 1 oranında tuz ile karıştıracağınız karbonat ile dişlerinizi fırçalayın. diş çürüklerinde yerleşip yaşayan ve vücudu kansere hazırlayan bağışıklık yokedici virüslerin iki düşmanından birisi karbonattır. sabaha kadar ağzınızda ve dişlerinizdeki bakteri ve virüsler karbonat ve tuzun etkin temizleyiciliği ile tamamen temizlenmiş şekilde uyuyacaksınız. ayrıca ağız ve diş kokuları da önlenmiş olacaktır.
sonuç olarak; sirke, limon ve karbonat evinizde sadece mideniz için değil her türlü temizlikte ve pratikte kullanabileceğiniz doğal ürünlerdir. mümkün olduğunca bu ürünleri kullanmaya özen göstermeniz; hem çocuklarınızın ve sizin sağlığınız için hem de yaşanabilir, nefes alan bir ev açısından önemlidir.

*çok etkili bir koku önleyicidir. her banyodan sonra koltuk altınıza biraz karbonat sürerseniz (diğer şeylere gerek yok, deodoranta bile) pastırma bile yeseniz terinizin hiçbir şekilde kokmadığını göreceksiniz.

Sodyum Bikarbonat'ın içinde Sodyum olması onu Tuz YAPMAZ

Tuz'un Tansiyonu yükseltmesi gibi Sodyum Bikarbonat Tansiyonu yükseltmez. 1993 senesinde Yüksek Tansiyon dergisinde 13,900 mg gibi yüksek miktarda Sodyum Tuz formunda ve Sodyum Bikarbonat formunda verilmiş. Sodyumu Tuz formunda yani Sodyum Klorür formunda alanlarda Tansiyon Yükselirken, Sodyum Bikarbonat formunda alanlarda TANSİYONDA BİR YÜKSELME OLMADIĞI GÖRÜLMÜŞ. Aynı derginin yeni araştırmasına göre Tuz Kalsiyumun idrarla atılmasına sebep olurken, Sodyum Bikarbonat'ın kalsiyum atılımına etki etmediği görülmüş. 
Vücudumuzdaki klor miktarına bağlı olarak Sodyum ayrışıp klor'la birleşince bu etkiyi gösteriyor. Eğer klor almazssak o zaman Karbonattaki Sodyumun tansiyon çıkarması diye bir şey söz konusu olmaz. Saf sodyumun tansiyonu etkilediğini düşünmek çok ciddi hatalı olur. Hem içmek için aldığımız sulardaki klor miktarını muhakkak öğrenmemiz gerekir. Uzun alınan duşlar sayesinde bol bol klor soluyoruz.

Sodyum Bikarbonat'la Tedavi olan Hastalıklar için tıklayınız.

www.facebook.com/notes/kemal-can-milar/sodyum-bikarbonatla-tedavi-olan-hastal%C4%B1klar/10151254566247029


KARBONAT MUCİZESİ....

Evinizdeki halıları süpürseniz de silseniz de zamanla kokmayabaşlar.
Halı yıkamacılara verdiğiniz halı bilin ki, en kötü kimyasal

deterjanla, yerlerde araba yıkanır gibi yıkanmaktadır. Oysa kokuyu
çıkarmak için şunu yapabilirsiniz. Bir iki avuç karbonatı halının her
tarafına serpin ve 1-2 saat bekledikten sonra elektrik süpürgesi ile
iyice süpürün. Halınızdaki o kötü kokudan eser kalmayacaktır.

* Buzdolabınızdaki kokuyla baş edemiyorsunuz. Bütün yiyecekleri dışarı
çıkar, sil, süpür, kurula vs. uğraşmak istemiyorsanız bir kâse
karbonatı buzdolabının bir köşesine koyun. 4-5 günde bir karıştırın.
Kötü kokuların gittiğini göreceksiniz. Ayrıca dolapta sakladığınız
meyve sebzeler üzerinde koruyucu bir etkisi olacaktır karbonatın.

* Halı, koltuk, elbise üzerine yağ mı damladı? Panik yapıp, deterjana
saldırmayın! Çünkü deterjan leke olan bölgenin rengini açıp renk
dokusunu bozacaktır. Bunun yerine yağ lekesinin üzerine karbonat dökün
ve üzerini hafifçe ıslayın. 1-2 saat bekledikten sonra silin. Yağ
lekesinden eser kalmayacaktır. Zira suyla birleşen karbonat yağları
söküp atan doğal bir sabun haline gelir.

* Mutfak tezgâhınızın mermerlerini ve fayanslarını limonlu karbonat
ile ovun ve durulayın. En güzel temizleyicidir. Kimyasal deterjan
kalıntısı kalmadığı için üzerine meyve- sebzelerinizi, ekmeğinizi
rahatlıkla koyabilirsiniz.

* Kirli lavabolarınız için krem deterjanlar yerine limon ve karbonat
kullanın. Lavaboya karbonat döküp limonla ovun. Hem kirlerin
kaybolduğunu hem de parladığını göreceksiniz.

* Ayrıca tıkanan lavabolarınızı açmak için bir su bardağı karbonatı
lavaboya dökün. Üzerine 1 bardak sirke ilave edip 2 litre kaynar suyu
lavaboya boşaltın. Tıkanan lavabo açılacaktır.

* Dibi tutan tava ve tencerelerinize akşamdan karbonat döküp, sıcak su
ilave edin. Sabah temizlerken zorlanmayacaksınız.

* Paslanabilecek eşyalarınızı karbonatla ovarsanız paslanmasını
engellemiş olursunuz.

* Porselen gibi kararan eşyalarınız varsa limonlu karbonat ile ovun.
Rengi açılacaktır.

* Aynı şekilde gümüş eşyalarınızı suyla macun haline getirdiğiniz
karbonat ile ovarsanız, rengi açılıp parlayacaktır.

* Elbise dolabınızda rutubet ve küf kokusu varsa ve naftalin kokusunu
da sevmiyorsanız dolabınızı bir köşesinde ağzı açık şekilde kavanozda
karbonat bulundurun.

* Banyo duşa kabin camlarını karbonat ile silip durulayın. Duş alırken
daha rahat nefes alacaksınız.

* Banyo terlikleriniz ister tahta ister plastik olsun üzerine karbonat
dökün ve öyle duş alın. Hem terlikleriniz hem de ayaklarınız rahat
edecek. Bu yolla tahta takunyalarınızın ömrü uzayacağı gibi kimyasal
temizleyiciler, cildinizden uzak tutmuş olacaksınız.

* Çamaşır makinesinde kullandığınız deterjan miktarını yarı yarıya
azaltıp gerisini karbonat ile tamamlayın. Çamaşırlarınız daha temiz ve
kimyasal artıklardan uzak kalmış olacaktır.

* Ağız sağlığı ve diş bakımı için de karbonat çok önemlidir. Akşamları
yatmadan önce 1'e 1 oranında tuz ile karıştıracağınız karbonat ile
dişlerinizi fırçalayın. Diş çürüklerinde yerleşip yaşayan ve vücudu
kansere hazırlayan bağışıklık yokedici virüslerin iki düşmanından
birisi karbonattır. Sabaha kadar ağzınızda ve dişlerinizdeki bakteri
ve virüsler karbonat ve tuzun etkin temizleyiciliği ile tamamen
temizlenmiş şekilde uyuyacaksınız. Ayrıca ağız ve diş kokuları da
önlenmiş olacaktır.

* Sonuç olarak; sirke, limon ve karbonat evinizde sadece mideniz için
değil her türlü temizlikte ve pratikte kullanabileceğiniz doğal
ürünlerdir. Mümkün olduğunca bu ürünleri kullanmaya özen göstermeniz;
hem çocuklarınızın ve sizin sağlığınız için hem de yaşanabilir, nefes
alan bir ev açısından önemlidir.

EK NOT: Bu arada "implant" uygulamaları zayıf bünyelerde diş köklerinde
bulunan yukarıda belirtilen virüslerin kana karışması sonucu
bağışıklık sisteminin iflası ile kişinin 6 ay - 1 yıl gibi sürelerde
kanserden hayatını kaybetmesine neden olmaktadır. Gelişmiş ülkelerde
ve özellikle Amerikada bu uygulamalar çok zor ve kısıtlanmış
durumdadır. Bu nedenle çene kemiği ile opersyonlardan uzak durmalıyız.

* Bunu da mümkün olduğunca duyurmak insani bir görev. Yurdumuzda harıl
harıl "implant" yapılıyor. Amaç TİCARET olsun tabi... İşte bu virüsü
öldüren adı sanı olan bir ilaç var, bir de karbonat çok etkili.!

www.facebook.com/groups/161278100696683/


Kaynaklar : Elif Açıkgöz
www.bilgiustam.com/karbonatin-mucizevi-faydalari

www.facebook.com/pages/Kemal-Milar/175346669287746
Prof.Dr. Ayse AKIN  Başkent Üniversitesi
Kadın-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması
Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü  

www.hayatnotu.com/sodyum-bikarbonat-nedir.html
http://www.mhrsistanbul.com/node/1935 

Çörek Otu Faydaları - Kullanımı - Çörek otu ile zayıflama


 “ÇÖREK OTUNA KIYMET VERİN (DEVAM EDİN). ZİRA O ÖLÜMDEN BAŞKA HER DERDE ŞİFADIR” Hz. Muhammed (SAV)

"6 ay sürekli kullanırsanız her derde deva olduğunu anlarsınız. dikkat çörek otu aç karnına alınırsa zayıflatır. tok alınırsa kilo aldırır."
“Çörek otunun tohumunda organizmayı destekleyen yüzden fazla madde vardır.”

Yazı ilginizi çeker ise ayrıntılı diğer bilgiler için www.coreklen.com/2012/02/corek-otunun-faydalari-ve-kullanimi.html


Çörek otu niçin değerli?
Çörek otunun tohumunda doymamış yağ asiti, eterli yağ, vitaminler ve organizma için zaruri olan ve çok az miktarda tüketilmesi gereken değerli maddeler bulunur. Bu maddelerin karışımı, hasta kişinin iyileşmesine vesile olur. Çörek otu tohumunda bulunan doymamış yağ asitinin metabolizmaya müsbet yönde tesir ettiği, bağışıklığı arttırdığı ve allerjiyi durdurduğu ispatlanmıştır.
Bu sebepten çörek otunun astım, bağışıklığın zayıflığından meydana gelen marazlar ile sinir ve deri hastalıklarında başarılı sonuçlar vermesine şaşırmamalıdır.
Bu iyileştirici tesir, çörek otunu yemeklerde de kullanılan ve sevilen bir gıda haline getirmiştir. Zamanımızda özellikle ABD ve Avrupa’nın büyük ülkelerinde çörek otuna talep çok artmış, istekler karşılanamaz hâle gelmiştir. Almanya’da ise çörek otu tohumu ve yağı, saf veya hap şeklinde eczanelerde ve baharatçılarda yer almaya başlamıştır.

ÇÖREK OTUNUN DİĞER ETKİLERİ
• Çörek otunda bulunan nigellon ve alfa-pinen gibi eterli yağlar, solunum borusunun genişleyip krampların giderilmesini sağlar.Ayrıca öksürüğü hafifletir. İltihap giderici, ağrı dindirici ve idrar söktürücü etkileri de mevcuttur. Düzenli kullanımda kan şekerini düşürücü etkisi vardır.
• İçeriğinde bulunan B1, B2 ve B6 vitaminleri, pek çok enzimin üretiminde önemli rol oynar. Çünkü bunlar, savunma ablukalarını yok edip boyun altı bezini ve dolayısıyla da savunma sistemini güçlendirir. Folasidi vitamini ise, kalp ve tansiyon problemlerinin oluşma riskini en aza indirger. Bununla birlikte hücre yenilenmesinde de gereklidir.
• Beta karotin, A, E ve C vitamini, selen gibi antioksitler vücudun savunma sistemini destekler. ayrıca içeriğinde bulunan selen, zehirli maddelerin vücuttan atmasında destek olur.

ÇÖREK OTUNUN FAYDALARI
Bu kadar mükemmel olarak yaratılan çörek otu, bütün bu özellikleri ile:
• Mikrop, virüs ve mantarlara karşı etkili bir savunma aracıdır.
• İfraz boşaltıcı ve solunum borusunu genişleticidir.
• Kan şekerini düşürür.
• Damar hastalıklarını engeller.
• İdrar söktürücü özelliği ile safrayı rahatlatır.
• Vücuttaki zehirlerin atılmasını sağlar.
• Hazmı kolaylaştırır.
• Yaraların daha hızlı iyileşmesini ve hücrelerin yenilenmelerini hızlandırır.
•Alerjiyi engeller.
• Savunma sistemini dengeler.
• Hormon sistemini ve ruh hâlini güçlendirir.
 
* Çörek otu, sıcak ve üçüncü derecede kurudur. Şişkinliği giderir, kel olan yere ekilen saç tohumunu çıkarır, alaca hastalığına ve dört günde bir gelen sıtmaya faydalıdır. Tıkanıklıkları açar, gazları dağıtır, midenin lüzumsuz salgı ve sıvılarını kurutur. Dövülür ve balla yoğrulur, sıcak suyla birlikte içilirse böbreklerde ve mesanede oluşan taşları eritir. İçmeye günlerce devam edildiği takdirde idrarı, adet kanını ve sütü çoğaltır.

* Sirkeyle birlikte ısıtılıp karın üzerine sürüldüğünde kıl köklerini öldürür. Taze ya da haşlanmış Ebu Cehil karpuzunun suyuyla yoğrulursa parazitleri düşürmekteki etkisi daha güçlü olur. İç organları temizler, ağrıyı keser, gazları ve salgı birikintilerini dağıtır. Dövülüp de bir beze bağlanıp sürekli koklanırsa soğuk nezleyi giderir ve tamamen iyi eder.

* Çörek otunun yağı saçkıran hastalığına, siğillere ve bene faydalıdır. Suyla birlikte bir miskal (1 miskal = 4,6 gr.) içilirse astıma ve nefes darlığına iyi gelir. Bu yağdan sargı yapılırsa soğuk baş ağrısına faydalı olur.

* Çörek otu sirkeyle haşlanır ve bununla gargara yapılırsa soğuktan ağrıyan dişlerin ağrısına faydalı olur. Öğütülüp toz halinde buruna çekilirse gözde ortaya çıkan sulanmanın başlamasına fayda verir. Sirkeyle birlikte sarılırsa sivilceyi ve yaralı uyuzu söker atar, balgama bağlı şişlikleri ve katı şişlikleri dağıtır.

* Çörek otu yağı buruna çekildiği zaman yüz felcine, yarım miskalden bir miskale kadar içildiğinde de zehirli örümcek sokmasına iyi gelir. Taze olarak dövülür, çitlembik yağıyla karıştırılır ve bu karışımdan kulağa üç damla damlatılırsa kulak nezlesine, uğultuya ve tıkanıklığa faydalı olur.

* Çörekotu kavrulur, taze olarak dövülür, sonra zeytinyağında bekletilir ve bu karışımdan buruna üç veya dört damla damlatılırsa, sık sık aksırtan nezleye iyi gelir.

* Çörek otu yakılır, eritilmiş bal mumu, zambak yağı ve kına yağıyla karıştırılır, bu karışım uyluklar da çıkan yaralara, yaralar sirkeyle yıkandıktan sonra sürülürse, iyi gelir ve yaraları yok eder.

* Sirkeyle birlikte dövülür, bundan alaca hastalığına, ciltte beliren siyah noktacıklara ve baştaki yoğun kepeklenmeye faydası olur ve iyi eder.

* Taze olarak dövülür de kendisini kuduz köpek ısıran kimse, daha sudan korkmaya başlamadan önce her gün iki dirhem kadarını soğuk suyla birlikte alırsa önemli derecede fayda görür. Kuduz köpeğin ısırmasından bir zarar görmeyeceğinden emin olabilir.

Çörekotu yağı buruna çekildiğinde, felç ve titremeye faydalı olur, bunları meydana getiren maddeyi yok eder. Vücuda sürüldüğü zaman zehirli böcek ve hayvanları vücuttan uzaklaştırır; yaklaştırmaz. Çitlembik suda eritilir ve anüsün iç kısmına sürülür, üzerine de çörek otu yağı serpilirse, basura görülmedik şekilde faydalı olan iyi bir ilaç meydana gelmiş olur.

* Mide ve bağırsaktaki gazları söker, hazmı kolaylaştırır, iştah açar; ekmek ve keklere katılırsa da şişlik yapmaz.

* Böbrekteki kum ve taşları döker; şerbeti içilir veya 4 bardak suya 3 çorba kaşığı çörek otu dövülerek konur, üzerine 1 çay kaşığı süzme bal konur. Kaynatılıp süzülür. Günde üç kere 1′er çay bardağı içilir.

* Felç ve kazıklı hummaya (tetanoz) faydalıdır; çörek otu yağı burundan faydalıdır.

* Öksürük, balgam, nefes darlığı ve romatizmaya faydalıdır; balla karıştırılıp yenir veya macun yapılır. Grip ve nezleye, baş ağrısına; yağı burundan damlatılır veya çörek otu bir müddet sirke içinde bekletildikten sonra alınarak toz haline getirilir, enfiye gibi burna çekilir veya tohumları kavrulur, tütsüsü burna çekilir.

* Kulak için, sonradan meydana gelen üşütme, rüzgâr alma, iltihap tıkanıklıklarında; çörek otu yağı kulağa damlatılır.

* Diş ağrısı ve diş iltihaplanmalarında kullanılır; çörek otu sirke ile kaynatılıp ağızda gargara yapılır.

* Bağırsak ve karındaki kurt, parazit ve solucanları öldürür; sirke ile kaynatılıp aç karnına içilir.

* Basura faydalıdır; sirke ile kaynatılıp basura sürülürse veya yakılır elde edilen külü içilir veya acı kavun suyu ile merhem yapılır sürülürse faydası görülür.

* Vücudun muhtelif yerlerinde sızısı olanlar; sabunlu sıcak su ile yıkanır, çörek otu kavrularak dövülür ve yıllanmış zeytinyağı içine konur. Bu yağ sızılı kimsenin tepesinden ayağına kadar sürülür, hasta giydirilir. Soğuk rüzgâr değmeden yatağa yatırılır, iyice terletilir. Hasta terledikten sonra sızılar geçer ve vücut ipek gibi olur.

* Sivilce, uyuz, egzama gibi cilt hastalıklarına faydalıdır; çörek otu sirke ile kaynatılıp sürülebilir.

* Vücuda kuvvet ve zindelik verir; bal ile macun yapıp yenebilir. Kan yapıcıdır; her sabah kuru üzümle beraber yenmelidir.

* Çocukların gaz ve sancılarında; bir miktar çörekotu tohumu, bir tane hindistan ceviziyle de dövülür ve tülbente konup, çocuğun ağzına tutularak emzirilir.

* Kadınların hayzını söktürür. Anne sütünü artırır; balla yenmeye devam edilmelidir. Unutkanlığa faydalıdır, balla macun yapılıp yenmeli.

* Saçları besler, kepeği önler; çörek otu yağı saçlara sürülür.

* Çörek otu tütsüsü haşereleri öldürür.

* Çörek otu ürünleri (yağ ve ezilmiş bal karışımlı) hamilelik devresindeki şikayetleri azaltır. Yan tesiri olmayıp, bu devredeki hanımlara ve bebeklerini ana sütüyle besleyenler için süt kalitesinin bebeğe daha yarayışlı olmasını sağlar.

* Egzamalı deriye sık sık çörek otu yağı sürüldüğünde deri çabuk iyileşir. Yine deri hastalıklarında mikrop öldürücü tesirinden dolayı çok fayda verir.

* Çörek otu, müzmin hastalıklarda şaşırtıcı iyileşmeler sağlar. Çocuklarda özellikle sinir ve deri hastalıklarına, astım ile alerjiye iyi gelir.

* Her gün çiğnenerek yutulan çörek otu ağız kokusunu düzeltir. Taze öğütülmüş çörekotu koklanırsa baş ağrısını keser.

* Çörek otu taşımak, İNSANLARI NAZARLARDAN KORUR..

ÖZEL HALLERDE FAYDALARI
• Çörek otu, müzmin hastalıklarda şaşırtıcı derecede iyileşmeler sağlar. Çocuklarda özellikle sinir ve deri sorunlarına, astım ve alerji sorunlarına da çok iyi gelir.
• Çörek otu ürünleri (yağ ve ezilmiş bal karışımlı) hamilelik döneminde oluşan şikayetleri en aza indirir. Yan etkisi olmayıp, hamilelik dönemindeki bayanlar ve bebeklerini ana sütüyle beslemeyi tercih edenler için sütün kalitesini arttırarak bebek için daha faydalı olmasını sağlar.
• Egzamalı cilde sık sık çörek otu yağı tatbik edildiğinde deri hızlı iyileşir. Yine deri hastalıklarında mikrop öldürücü etkisi nedeniyle çok yararlıdır.
BAZI HASTALIKLARDA ÇÖREK OTU
• Hazımsızlık ve mide şişkinlikleri gibi sorunlarda çörek otunun etkisi eski zamanlardan beri bilinmektedir.
• Hemoroite problemine iyi gelir, çünkü damarları güçlendirerek kan dolaşımını arttırır.
• Romatizma, şeker hastalığı ve yüksek kolesterol gibi metabolik hastalıklar için çok etkilidir.
• İktidarsızlık ve kısırlık sorunlarında da yine etkili bir destekleyicidir. Çünkü çörek otu, cinsî hormonları düzenlemekte, bedenî ve ruhî olarak zindelik ve dinçlik vermektedir.
• Çörek otu yağı kadınlardaki regl dönemi sancılarına ve diş ağrılarına karşı yine başarılı sonuçlar elde edilmektedir.

SAĞLIKLI OLMAK İÇİN ÇÖREK KÜRÜ
İçeriğinde bulunanlarla savunma sistemine, metabolizmaya ve hormonlara iyi gelen çörek otu, vücudu toksinlerden arındırır, kan dolaşımını güçlendirir ve bağırsakların düzenli çalışmasını destekler.Cildi berraklaştırır. Düzgün bir cilde, parlak saç ve gözlere sebep olur. Sağlıklı ve hayat dolu bir görünüm oluşturur.Çörek otu savunma (immün) sistemini güçlendirdiğinden, kanser, AIDS gibi çağın hastalıklarına karşı tavsiye edilmektedir. Yine tansiyon ve ateş düşürücü ve doğal antibiyotik tesirleriyle yaygın hastalıklara da çare olmaktadır.Başta astım ve polen alerjisi olmak üzere alerjik hastalıklara, saç dökülmesi ve kepek gibi problemlere karşı da etkilidir.

ÇÖREK OTU NASIL KULLANILIR?
Kurutulan tohumlar baharat şeklinde, suda kaynatılarak ya da yağı çıkarılarak tüketilir. Güzel kokulu bir baharat olarak kullanımı çok yaygındır.Çörek otunun tohumlarından elde edilen çörek otu yağı saç dökülmesinde ve saçlı deride oluşan kepeğe karşı oldukça etkilidir. Sirke ile kaynatılıp gargara yapıldığında diş ağrılarına iyi gelir.
Suyu ile sivilcelere pansuman yapıldığında sivilceler üzerinde etkili olduğu görülmüştür.
Bir teoriye göre, çörek otunun kemoterapi ilaçları ve radyoterapi tedavisi ile birlikte kullanılması, çörek otunun anti oksidan etkisi nedeniyle bu tedavi yöntemlerinin etkisini azaltabilir...

Savunma sistemimiz ve çörek otu:
Sağlam bir savunma sistemine sahip olan kişi, kendini genelde iyi hisseder ve nâdiren hastalanır. Çünkü rahatsızlıklara karşı mukavemeti fazla demektir. Böyle olunca mikrop, virüs ve mantarlarla baş edebilir.
İlgili hastalıklara yakalanmamak için savunma (immux) sistemimizin kuvvetli olması gerekir. Çörek otunun ise, immun sistemi güçlendirdiği binlerce yıldan beri bilinmektedir. Çörek otu, savunma sistemini dengelemekte ve mümkün olduğu kadar iyi çalışmasını sağlamaktadır.
Çörek otunun bu özelliği nereden kaynaklanır? Bilim adamları, bu sorunun cevabını modern teknolojinin yardımıyla bulmuşlardır. “Çörek otunun tohumunda organizmayı destekleyen yüzden fazla madde vardır.”

Kara mucizenin muhtevası:
Çörek otunun tohumunda takriben %38 oranında karbonhidrat, %35 oranında çeşitli yağlar, %21 oranında da albumin bulunur. Geri kalan %6 ise, yüzden fazla maddeden oluşur. Bu orana çok değerli olan doymamış yağ asitleri de dahildir. Linolen asidi, alfa linolenasidi ve iç yağı bunlar arasındadır. Eterli yağlar olarak kofur, nigellon, alfa-pinen vb. mevcuttur.
Çok az miktarda bazı vitaminler (B1, B2, B6 folasidi niacin), mineraller (demir, kalsiyum, magnezyum, çinko ve selen) ve amino asitleri vardır.
Doymamış yağ asitleri ve eterli yağ, savunma sisteminde çok yararlıdır. Vitamin ve mineraller, savunma sisteminin işlemesinde önemli rol oynar. Çörek otunun tesiri, çok sayıdaki bu maddelerin karışımından gelmektedir.
Doymamış yağ asitlerin faydaları:
Doymamış yağ asitleri, metabolizmaya yardım eder. Hücrelerin büyümesi, gelişmesi ve yenilenmesinde yine buna ihtiyaç vardır. Ayrıca vücudun ihtiyacı olan hormonların gelişmesinde yardımcı olur. Yine alerjik sinyaller gönderen histamin gibi maddelerin artmasını engeller.
İşte doymamış yağ asitlerin faydaları:
•Hormanların yapımına katkıda bulunduklarından, sağlıklı bir savunma-hormon ve sinir sisteminin oluşumunu sağlar.
•Savunma ablukasının kaldırılmasında yardımcı olur.
•Savunma hücrelerinin gereğinden fazla çalışmasını engeller.
•Hücrelerin dağılımı, yenilenmesi ve hücre duvarlarının sağlam olmasına katkıda bulunur.
•Kandaki kolesterolü normale döndürür.
•Kan damarlarının gerginleşmesini ve dolaşım hızını tanzim ederek tıkanmayı önler.
•Tansiyonu düşürüp damar sertleşmesi ve kalp enfarktüsü riskini azaltır.
•Yaraların çabuk iyileşmesine, derinin pürüzsüz olmasına yardım eder.

İnsan vücudu, doymamış yağ asitlerini üretemediği için, dışarıdan almaya mecburdur. Bir gram çörek otu yağı, bu açıdan günlük ihtiyacımızı karşılamaktadır.
Çörek otunun diğer tesirleri
•Çörek otundaki nigellon ve alfa-pinen gibi eterli yağlar, solunum borusunu genişletip kramp gidericidir. Ayrıca ifrazı geliştirip öksürüğü hafifletir. İltihap giderici, ağrı dindirici ve idrar söktürücüdür. Devamlı kullanımda kan şekerini düşürür.
•Çörek otundaki B1, B2 ve B6 vitaminleri, birçok enzimlerin üretiminde önem taşır. Zira bunlar, savunma ablukalarını yok eder ve boyun altı bezini; dolayısı ile savunma sistemini güçlendirir. Folasidi vitamini ise, kalp ve tansiyon hastalıklarının riskini azaltır. Bunun yanısıra hücre yenilenmesinde de lüzumlûdur.
• Beta karotin, A, E ve C vitamini, selen gibi antioksitler vücudun savunma sistemini güçlendirir. Selen, vücudun zehirli maddeleri atmasında yardımcı olur.

Çörek otunun faydaları:
Bu kadar mükemmel olarak yaratılan ve Efendimiz’in (a.s.m.) methine mazhar olan çörek otu, bütün bu özellikleri ile:
•Mikrop, virüs ve mantarlara karşı öldürücü tesire sahiptir.
•İfraz boşaltıcı ve solunum borusunu genişleticidir.
•Kan şekerini düşürür.
•Damar hastalıklarını önler.
•Hazmı kolaylaştırır.
•Vücuttaki zehirleri süzerek atar.
•İdrar söktürücü özelliği ile safraya iyi gelir.
•Yaraların çabuk iyileşmesini ve hücrelerin yenilenmesini hızlandırır.
•Alerjiyi önler.
•Savunma sistemini dengeler.
•Hormon sistemini ve ruh hâlini sağlamlaştırır.

Özel hallerde faydaları:
•Çörek otu, müzmin hastalıklarda şaşırtıcı iyileşmeler sağlar. Çocuklarda özellikle sinir ve deri hastalıklarına, astım ile alerjiye iyi gelir.
•Çörek otu ürünleri (yağ ve ezilmiş bal karışımlı) hamilelik devresindeki şikayetleri azaltır. Yan tesiri olmayıp, bu devredeki hanımlara ve bebeklerini ana sütüyle besleyenler için süt kalitesinin bebeğe daha yarayışlı olmasını sağlar.
•Egzamalı deriye sık sık çörek otu yağı sürüldüğünde deri çabuk iyileşir. Yine deri hastalıklarında mikrop öldürücü tesirinden dolayı çok fayda verir.

Bazı Hastalıklarda Çörek Otu:
•Hazım zorluğu ve mide şişkinliklerinde çörek otu eskiden beri bilinmektedir.
•Hemoroide iyi gelir, çünkü damarları güçlendirir ve kan dolaşımını hızlandırır.
•Romatizma, şeker hastalığı ve kolesterolün yükselmesi gibi metabolizma hastalıklarına faydalıdır.
•İktidarsızlık ve kısırlıkta yine yarar verici tesire sahiptir. Çünkü çörek otu, cinsî hormanları tanzim etmekte, bedenî ve ruhî olarak zindelik ve dinçlik vermektedir.
•Çörek otu yağı kadınlardaki ay hâli sancıları ve diş ağrılarına karşı yine başarıyla kullanılmaktadır.

Sağlıklı olmak için çörek otu kürü:
Tabii muhtevası ile savunma sistemine, metabolizma ve hormonlara iyi gelen çörek otu, vücudu toksin adı verilen zehirli maddelerden temizler, kan dolaşımını güçlendirir ve bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar. Cildi parlaklaştırır. Düzgün bir cilde, parlak saç ve gözlere sebep olur. Sağlıklı ve hayat dolu bir görünüm sağlar.
Çörek otu savunma (immun) sistemini güçlendirdiğinden, kanser, AIDS gibi çağın hastalıklarına karşı tavsiye edilmektedir. Yine tansiyon ve ateş düşürücü ve tabii antibiyotik tesirleriyle yaygın hastalıklara şifâ olmaktadır. Başta astım ve polen alerjisi olmak üzere alerjik hastalıklara, saç dökülmesine ve kepeğe karşı da tesirlidir.
Maren Franz’ın kitabından naklettiğimiz bu satırlar, çörek otunu “ölümden başka her derde deva” olarak tarif eden Peygamberimizin(a.s.m.) yüceliğini gözler önüne sermektedir. Çünkü Efendimiz(a.s.m.) çörek otunun daha yeni keşfedilen bu mucizevî özelliklerini asırlar öncesinden görmüş ve bunu da, kıyamete kadar gelecek olan insanların en iyi anlayacağı şekilde ifade etmiştir:
“ÇÖREK OTUNA KIYMET VERİN. ZİRA O ÖLÜMDEN BAŞKA HER DERDE ŞİFADIR”
(Prof Dr. Sefa Saygılı)..


ÇÖREK OTU İLE ZAYIFLAMA
Kendisini veya yağını kahvaltı ve yemeklerden bir saat önce bir çay kaşığı miktarında bir bardak su ile yutmalısınız. Çörekotu yağını %100 saf, ilk sıkım, soğuk sıkım olarak tercih edin. Çörek otu fazla kiloları olan kişilerin iştahını azaltabilir. Daha çabuk doyma hissi oluşturur. Bu şekilde zayıflamanıza yardımcı olur. Yemekten önce içilen bir bardak suyun da zayıflamaya etkisi vardır.

Resmi laboratuar kayıtlarına göre

Kahvaltı ve yemeklerden yarım saat önce, yani günde 3 kez 1 gram çörek otunu çiğneyerek yutmak zayıflatmaktadır. (1 gram ortalama 300 çörek otu tanesidir.)

Bir genç kıza bunu 1 ay önce söylemiştim. Geçen gün kendisi ile karşılaştım; 1 ayda 4 kilo vermiş olduğunu söyledi. Çörek otunu her yemekten yarım saat önce çiğneyerek tüketmelisiniz. Eğer bu kullanım şekli rahatsız ediyorsa, benim yaptığım gibi kahvaltı ve yemeklerden yarım saat önce yarım çay kaşığı kadar yağını biraz suyla yutmalısınız. Son 2 ay içerisinde pantolonlarım 2 beden küçüldü. Çiğnenmeden yutulan çörekotunun midede açılması, şişmesi ve tok tutması mümkün olmayabilir. Ve şunu da belirtmek gerekir ki, nasıl olsa corek otu beni zayıflatacak diye yemek miktarını arttırmamalısınız.

Çörekotunun anti-obezite ve müsil etkileri gösterdiğine dair bilimsel çalışmalar ve laboratuar verileri mevcuttur.

Kitaplarımda zayıflama için kahvaltı ve yemeklerden önce çeşitli müsil etkisi yapan bitki çaylarını önermekteyim. Yediklerimiz bağırsaklarımızdan 28 saatte geçmektedir. Müshil etkili bitkiler bağırsak duvarlarını kayganlaştırarak besinlerin daha hızlı geçmesini sağlamaktadır. Besinler sindirim sisteminden daha hızlı geçtiğinde ise, vücudun bu besinlerden yararlanma oranı azalmaktadır. İsal olduğumuzda kilo kaybının nedeni bu olabilir. Çörek otunu yemeklerden en az yarım saat önce 1 gr. tohum olarak veya 5 damla yağ olarak tüketmelisiniz. Deneyenler ayda 4 – 6 kilo verdiler.

Çörek otu ile Zayıflama

Önceki yazımda corek otunun anti-obezite ve müshil etkisinin bilimsel dokümanlarda belirtildiğini söylemiştim. Bu yöntemle kilo verebilen arkadaşlardan gelen haberlere sevindiğimi ifade etmeliyim.

Bilimsel dokümanlarda ise özet olarak şu bilgiler yer almaktadır.

1- Kahvaltı ve yemeklerden yarım saat önce 0,7 gr. (yaklaşık 200 adet tohum) yeni öğütülmüş veya çiğnenerek 1 bardak su ile birlikte yutulacak veya
2- Kahvaltı ve yemeklerden yarım saat önce 5 damla çörekotu yağı 1 bardak su ile yutulacak.

Çörek otunun zayıflatma etkisini şu şekilde gösterdiği düşünülmektedir.

1- İştahı kapatarak,
2- Karaciğeri temizleyerek sindirimi hızlandırarak,
3- Lubricant (yağlayıcı) özelliği ile bağırsakları kaygan hale getirerek, yani müshil etkisi göstererek, besinlerin daha hızlı geçmesini sağlayarak.

Çörekotu yağının ilk sıkım-soğuk sıkım olanını bulursanız, tanının daha güzel ve acı olmadığını görürsünüz. Ancak önceden de belirttiğim üzere, nasıl olsa çörek otu beni zayıflatıyor düşüncesiyle, yemeklerde kontrolü elden bırakmamak gerekmektedir.